Popüler Yayınlar

4 Şubat 2012 Cumartesi

DOMATES SENİ BİLMEK İSTİYORUM












Ah şimdi bir menemen olsa da yesek ne iyi giderdi değil mi ? Yumurtayı kıracaksın, domatesi de püre yapıp soslayacaksın o menemene oh ne güzel. Kahvaltı da yapmadım aslında yapsam mı yapmasam mı ? Domates aslında çok faydalı bir sebze. Herderde deva. Genelde her yemekte ve salatada bulunanan vazgeçilmezlerden bir tanesidir. Kırmızıların en güzellerindendir. Önemli bir bilgi : Tostlarınızın içine domates koyun. Bu sebze kan basıncınızı düşürmeye yararlar.


Hipertansiyonu olan bir grup hasta üstünde yapılan bir araştırmada, hastaların günlük besinlerine domates ilave edilmiş.

8 hafta süren araştırmada her gün domates yiyen hastaların sistolik kan basıncının 10 derece düştüğü ve diyastolik kan basıncı değerlerinin de 4 derece düştüğü tesbit edildi.

Kulağa ilginç geliyor olsa da, domates bazı zamanlar derdi ve tasayı yokedebilir. '’Domatesin prostat kanseri riskini azalttığına dair yeteri kanıt yok’’ yorumlarına karşı, kanıtlanmış pek çok yararını size sayabiliriz.

Domatesin içinde bulunan A ve C vitaminleri, folik asit, potasyum, gıda lifi ve koruyucu antioksidanların faydaları tartışılamaz. Organik domatesler, bazı kimyasallardan arınarak yetiştirildiği için, daha çok flavonoit içerirler.

Aynı zamanda antiviral özellikleri bulunur. Bunları okuduktan sonra , sandviçlerinize, omletlerinize, soslarınıza ve salatalarınıza neden domates eklemeniz gerektiğinin önemini daha iyi anlayacaksınız.

Karotenler (likopen ve beta karoten) gibi sebze ve meyvelerden elde edilen koruyucu pigment değerleri düşük olan insanların, her gün domates yemesi önerilir.

Bakteri ve virüslerle savaşmaya yardımcı olan karoten bileşikleri çok önemlidir.

Günlük domates ihtiyacınızı bir bardak domates suyu ile karşılayabilirsiniz. Göreceksiniz, soğuk algınlığı ve gribe karşı vücudunuz daha çok dirençli olacaktır.

Bugün sofralarımızın vazgeçilmez lezzeti olan domatesin tadını Fatih Sultan Mehmed’in bilmediğini duyduğumda epey şaşırmıştım. Gerçekten de bugün sıradan şekilde kullandığımız birçok bitki çok yakın zamana kadar Türkiye’de bulunmuyordu. Domatesi ilk ehlileştiren Maya ve Orta Amerika çiftçileridir. Oysa bugün aynı kıtada kendi yabani köklerinden 2 bin kilometreden fazla bir uzaklıkta Güney Meksika ve Kuzey Orta Amerika’dayetiştirilmektedir. Domates 1521’de yerli halkın beslenmesinde önemli bir yer tutuyordu. Aztek yazıtlarında acı biber ve domatestem yapılan bir sostan da bahsedilmektedir.

Domatesin yabani ataları İspanyol kaşifler tarafından 1500’lerde anavatanlarından kopartılmış, İspanya,İtalya ve Güney Fransa’ya getirilmiş ve Akdeniz’in yağmursuz yazlarında serpilmiştir.Domates, yaklaşık 100 yıl önce Anadolu’ya getirilmiş ve aradan geçen onca zaman içinde Anadolu insanının elinde çeşitlenmiş,lezzetlenmiş,yüzlerce değişik şekle bürünmüştür.İçerdiği A ve C vitaminleri, demir elementi vücudumuzun ihtiyacının hatırı sayılır bir oranını karşılıyor.

Küçük bir hatırlatma : Amerika Tarım Bakanlığı marketlerde satılmak üzere üretilen domateslerde 35 çeşit Pestisit’in ( böcek ilacı ) izine rastlanmıştır.

Bunları yazdıktan sonra insan nasıl menemen yapmaz yahu. Kibarca aranızdan kaçaraktan kendime bir menemen yapmaya gidiyorum :=) Son bir kıyak yapayım size. Görüşmek üzere...

MENEMEN :

Malzemeler

Buradaki porsiyon 5 kişiliktir.

• 5 adet orta boy domates

• 5 adet taze yumurta

• 3 adet yeşil sivri biber

• 2 diş sarımsak

• 1 adet orta boy kuru soğan. İsteğe bağlı.

• 1 adet kırmızı biber. İsteğe bağlı.

• Tereyağ yada zeytinyağı. Miktarı size bağlı.



Yapılışı

1. Tavada biberleri yağda 2 dk. posalayın. Ben, soğan da katıyorum.

2. Kabuklarını soyduğunuz ve 2 cm. çapında, küp şeklinde kestiğiniz domatesleri ilave edin.

3. Sarımsakları doğrayıp içine katın.

4. Arasıra karıştırarak 10 dk. pişirin.

5. Suyunu çekmeye başlayınca yumurtalara yuva açın.

6. Bu yuvalara yumurtaları kırın. Sakın dağıtmayın!

7. Kısık ateşte beyazları katılaşana kadar sabredin.

8. Bu arada dibini yakmayın!

9. Sonra arzunuza göre sarısını ister katı ister kayısı kıvamında pişirin.

10. Ekmeği, banarak yemek için hazır ediniz.

11. Çatalla yemek yok! Ekmek banın. Nasıl tadı?


& : İtiraf ediyorum bazı kısımlar karışık kuruşuk alıntı yapılmıştır :




1 : Yazan Güzel İnsan : GÜNEŞİN AYDEMİR - ATLAS DERGİSİ -DOMATES ÖZLEMİ - Sayı :227 Şubat 2012

2 : http://mucizeiksirler.blogspot.com/



Diye faydalı yerlerden faydalandım bu yazımda.




















2 Kasım 2011 Çarşamba

YAŞIYORSAN YAŞA: BEN BU " CoNaB" ı ANLAMADIM YAHUU

YAŞIYORSAN YAŞA: BEN BU " CoNaB" ı ANLAMADIM YAHUU

BEN BU " CoNaB" ı ANLAMADIM YAHUU

Pecto conab scysion adalikey buniz.


Ne ? One be ?

Sen yaz yaz. Gerisine karışma.

Bu ne şimdi?

Yazdıklarını kabul ederim ama bunu yazarsan eğer.

Valla anlamadım ki.

Kelime doğrulama için be civanım günerim.

Heee.

Heeeaa ya ! Ondan işte.



Lafı nereye getirmek istediğimi fazla uzatmadan sündürmeden başlıyorum. Kemerlerinizi takınız yanınızdakinin elini tutunuz.

Bilir misiniz blog sitelerinde ya da bir yere internetten başvuru yapmak istediğinizde kelime doğrulama amaçlı son sınavı ? Hani yazma kutucuğunun yanında bir de tekerlekli sandalye ikonu olur mavi. Heh işte o be hafız. O işte. Biliyorum sanırım engelli ve aslında engellere göğüs geren insanlar için tasarlanmış bir uygulama o ama ben biraz oyuna vurdum olayı dün. Sevgili Emine Supçin ablama dün bloggerda bir mesaj yazayım dedim de ne güzel oldu sevindirik oldum bi güzel. Denedim ve karşıma kelime doğrulama uygulaması çıktı. O sanki ; hayatının en büyük sınavı gibi bişey. Bir harfte yanlışlık yaptın mı , altına ettin afedersin. Yok hafız yok onu yazamadan yassah geçmek. Ne bi iş başvurusu yapabilirsin, ne bir blogda yorum yapabilirsin ne de başka bi halt-ı ala. Sanki kapıda yaşlı inatçı bi bekçi amca gibi durur o. Hani okulların giriş kapısında bekçi amcalar olurdu ya evvelden aynı onun gibi. Takmış koluna kırmızı nöbetçi kolluğunu nah girersin izinsiz sınavsız.

Sana şınav çektirip sportif sınavdan ya da hayatının en zor sorusunu soruyomuş bi de. Misal yani bu sallama bi düşüncem yani. Neyse efendim sıvısını çıkarmadan muhabbetin anlatmak istediğim şeyin devamını getireyim. Bu kelime doğrulama uygulamasından geçmek istediğinizde size saçma sapan bi harf dizilimi çıkıyor. Harf dizilimi diyorum çünkü; kelime olması imkansız. Lugatta olan şeyler değil bi kere. Harfler bir deve bir cüce şeklinde büyük ve küçük şeylerden oluşuyor. Sanki büyük ve küçük harfler halaya durmuş misali. Bu saçma harf halayı çok güldürdü beni. Sizler için hoşuma gidenleri sanki hiç başka işim yokmuş gibi tek tek not ettim ve ayırdım efenim :) Hadi okuyalım mı ? Yalnız hacı ben bunu yazdıktan sonra kaçıyom. Sen oku ama paylaş ya da beğen işte ne bilem. Aha yazıyom.

RizATi


Musallmt


traTİgN


SpErSH


Pecto


BaNiNO


reweD


cOLisfun


inGAtEd


hogra


CoUcA


GlAnOb


CoPhA


KeDYn


eukoCala


lattersa


patev


ArAsTsHr ( bu ne la ? )


whinGeDu


conab


LeNgSoF


ScYSiOn


Desseth


StMeR


Presses


BuNiZ


ShMeL


AvElErFt


DenDySt


gUnTl


aDaLİkEy


sUrAmpA

Bişey anladıysam arap olayım. Dur hacı ya ben geçem içeri....



9 Aralık 2010 Perşembe

Gelebilmeni umutluyorum...

Ararım seni bebeğim
Çok uzaklarda...
Topladın bütün yüreğini gittin
Bana kalan seni yitirdiklerim...

Sorarım seni her cisimden,
Her isimden...
Kendimi kaybettim sen gidince
Hükümsüzdür...

Aşkın cenazesi kalkar bu gece
Yazdım, okudum seni hece hece...
Aşkım ! Sen gidince,,,
Ben öldüm canice...

Hayallerimin derdinde boğuluyorum
Ben seni çok seviyorum
Can-ı gönülden istiyorum
Gelebilmeni umutluyorum...

 Gökhan Cenker

Sevgi arsızıdır bütün kalplere girmeye çalışan

Olur belki. Belki seversin beni tekrar. Aşkın çekici gücünü damarlarımın son çekilişine kadar hissederken beni belki tekrar sevmeye kalkarsın. Kalkarsın havaya bir meleğin sonsuz semaya filiz filiz süzülüşü , uzanışı gibi. Aşk gözlerde başlar, gönülde cereyan eder ve  dudakların ışıltılı sevişmesiyle kavuşur. Kavuşmasına ramak kalır belki de , iki lafın arası kadar kocaman bir duygudur aşk. Ağlamak yüreğini ne kadar parçalasa da bir o kadar da kuruyan topraklarını damla damla sağlam kılar. Filizlerini , köklerini ayakta tutar. Aşığım seviyorum ben de derken gözün hala arkadadır. Ellerin yeni bir ele uzanmak istese de hala aklın geride bıraktıklarındadır. Kıyamadığındadır. Unutamadığındadır. İçinde öldürüp mezara koyamadığındadır. Oysa o seni mezara diri diri gömüp kaçmıştır. Kalbine bir bıçak saplayıp ölümünü beklemeden gitmiştir. Kahretsinlerinde bir kin ağacıdır gün gün dalları uzayan, gökyüzünü delip parçalayan. Aslında sevgi kafesini parça parça eden. Sadece sonbaharda değil her baharda kanlı yapraklarını döken.

  Onunla her an varsındır. Her saniye ona doğru ilerler. Duvardaki kan onun hergün tazelenen kanıdır, yüreğindeki gam onun her gün ürperttiği soğuk nefestir. Acının, maskesini düşürmüş reel halidir. O, acının " -di "  halidir , geçmiş ve gitmiş, yitmiş halidir. Berbat bir haldedir.

 Aşk ; boş bir meyhanede kafasını ellerinin arasına almış ve ağlamaya kendini hazırlayan bahtsız bir sarhoştur. Gülünü önüne koyup günlerinin, çiçeklerinin soluşunu seyreden bir ecel yolcusudur. Bir bilmecenin kafa yoran mantık kurgusudur. Gece yollarının tek yolcusudur boş koltuklarda. Gözlerde dolan bir yaş yatağıdır, gözünün içine baka baka, bata bata sana ölümün tebessümünü sunan bir pürüzdür. Bir görgüsüzdür. Sevgi arsızıdır bütün kalplere girmeye çalışan. Her yürekte yanmaya alışan. Bir objedir belki de sana boş boş bakan.

  Aşkın her hali güzel ama. Ne kadar can yaksa da, gönüllere buselerini koyan bir yaramaz olsa da. Her aşk güzel her yerde. . . MİLLİYET BLOG SAYFAM

Eros misali.... Okum kırık...

 Kimselere diyemedim. Demedim dermansız bir çile olduğunu içimde. Ama hiç kimseye. Bilmiyorum ki ne desem kendi kendime. Nasıl deli olsam çıldırma haddelerimde? Mesela bir şiir okusam yüksek sesle ama kimselere işittirmeden.  Kendim imzalasam yazdığım kitaplarımı sayfa sayfa bencilvari. Sadece kendim duysam, kendim alkışlasam tasvip edilmemiş kör duygularımı. Yalnızca kendim dilesem son dileklerimi. Sadece üç hakkım olsa susmak adına, hep kendimi dinlesem her sükunetimde.  Bir sussam, iki susabilsem, üç...... Çok güç... Susamıyorum.  Susturamıyorum zincirleme çığlıklarımı. Arka arkaya dökülsem pul gibi yollara. Serpiştirsem bedenimi avuç avuç güvercinlere. Bir niyet olsam kısmetsiz beklentilere, kısmetimi acabalarda arasam.

  Sadece kendim sevsem herkesi. Beni sevmeseler de olur herhalde. Elimde yeterince sevgi var hepinizin adına kayıtlı. Her yoldaş benim yolumdan gitse, yolsuz kalmasalar fukara kondularda. Sadece benim gülüm koksa buram buram metanet bahçemde, şecaatle sıksam dikenlerini. Sadece benim elime batsa gülümün dikeni , ben katlanmasını bilirim severek ona. Kimselerinki kanamasın. Sadece benimki...

  Sadece ben çıksam kahve fallarımda. Beni görsem;  her neyse halim, çıksın falım dualarımda. Bir aksam, şırıl şırıl kanasam telvelerimde ve her yol üç vakitte aşka çıksa. Bulmasa beni kör çıkmazlar. Dışavurumlarım nöbetlerde kalsa sabit ve daim. Hep ben doğsam senin her sabah uyanışlarında. Ben aydınlatsam gecenin karamsar odalarını ay misali. Ben tutulsam her yıldızın kayışında senin namına. Bütün sokakları teker teker ben geride bıraksam ; bu caddeleri, koca şehri terkederek tek hamlede ben kaçsam.  Hatıralarda defter defter karalasam yıllarımı. Sadece ben çıksam yanıtsız beklentilere. Bir telefonda tek çığlığın ben olsam acaba hatırlar mısın ? Yoksa beni oracıkta sallar mısın düğmüklü halatlarla. Suçum, ecelsiz ölmek midir yoksa senin dairinde ?


 Ben bilemiyorum....  Hiçbir fikrim yok. Nasılsa düştü kanatlarım üzgün Eros misali....  Okum kırık...

8 Aralık 2010 Çarşamba

Gelmelisin en güzel seherde . . .

Sorma, kaç kez yürekten yandım sana,
Kaç ümitle sevdim, sevildim.
Sorma, ne kadar bitti ruhum her bırakışında.
Neredesin şimdi ?
Nerede yakmaktasın beni yaktığın gibi?
Söyle !
Şimdi ağlayışlarımda mısın ?
Yalvarışlarımda mı gizlisin?
Seni, ölene dek hasretlerimde büyütürüm,
Seni, bana dönene dek yaşatırım
Işığına muhtaç karanlık ruhumda.
Sevmekteyim seni beyaz çiçeğim,
Gelmelisin en güzel seherde . . .

Gökhan Cenker

VE MARTILAR. . .

Sürgün yemiş yeşil bir acı var hislerimde,
Güz vurmuş esir düşen umutlara.
Deli saçması bir esaret dokunur tenime
Ve kırırk dökük mutluluklar düşer ayaklarımın dibine.

Rüzgarın ardından beni bir şevk sarar
Asi bir ayazın ertesinde,
Sabahın soğuk samimiyetiyle,
Berrak bir yalnızlık sevişir el ayak çekilince.

Ve martılar dost olur
Güvercin bakışlı bir çiğ tanesiyle. . .


Gökhan Cenker

8 Ekim 2008 Çarşamba

Bu sabah yağmur var İstanbul'da cenaze nedeniyle kapalıyız


Yağmur yağıyor seller akıyor arap kızı camdan bakmadan önce ben baktım, yağmurun camlara vururken çıkardığı tatlı pıtırtılar korosu evin içinde aksiyon yapıyor adeta. Huzur dolu bir sakinlik var havada yağmurlu ve ağlamaklı olmasına rağmen.Gökyüzü bu akşam içindeki tüm kırgınlığını boşaltıyor sanki bizlere. Oysaki biz ne yaptık ona?İstemeden yüreğinin derinliklerine mi sızdık?İnciterek.....Biz de üzüldük gökyüzünün bu denli alınganlığına. Kendimizi affettirebilmek için ne yapmamız gerekiyor acaba?Çıktım dışarıya kendimi yollara vurdum. Üzerime bir ok gibi saldıran yağmur damlacıklarının şıpırtılarına aldırış etmeden yürümeye devam ettim. Sokak lambasının yoldaki ıslak paket taşlarına hakim olan ışıltılı parlaklığı gözlerimi aldı. Kafamdaki karmaşık düşünceleri bir kenara atıverdiler karanlık sokağa varana dek.Ellerim ceplerimde ilerledim. Parlak paket taşlarının eskortluğunda ilerledikten sonra;köşede ışıkları yanan karanlık sokaktaki tek ölü aydınlığa sahip dükkana vardım.Gözlerimi oğuşturarak yağmurdan buğulanmış camını dirseğimle şöyle bir daire oluşturarak sildim dükkanın. Burası bir bakkaldı. Kapatmıştı kepenklerini saat daha gecenin 10'u olmasına rağmen. Genellikle 11'de kapatırdı.Bir işi çıkmıştı herhal.Daha sonra camdaki yazı dikkatimi çekti.Neydi acaba yazan?Karanlığın etkisiyle bastıran siyahlığa rağmen okuyabilmiştim yazıyı.Kağıtta " Cenaze sebebi ile kapalıyız ! " yazıyordu bozuk bir el yazısı ile.Aman Allah'ım ! Ne acı ne denli üzüntü verici bir haberdi bu. Bakkalın sahibi Aziz abi ölmüştü. Uzun zamandır kanser ile savaşıyordu. Savaşa yenik düşmüş yaralı yüreği.2 sene önce trafik kazası geçirmişti.Gırtlağını delmişlerdi.Konuşamıyordu ne yazık ki.Hep görürdüm bakkalın önünde oturur dururdu kazadan sonraki zamanlarda.Oğluna devretmişti dükkanı.Oğlu ünüversite mezunu idi ama iş bulamamıştı.O işletiyordu bakkalı.Dedem kadar severdim Aziz abiyi.Küçükken ben, halkekmek büfesi işletirdi.Sıraya girerdik saatlerce ekmek kuyruğunda dikilirdik.Ne günlerdi hey!Demek ki bu akşam gökyüzünün bu denli gözüyaşlı hali bundandı.......Bugün varız....Yarın yokuz......Kim bili ki ........................................?